ALİ KEMAL DENİZCİ
Ali Kemal Denizci
Nam-ı diğer "Fırtına Ali Kemal". Ondan bahsetmek, onu tanıyamayanlara onu anlatmak o kadar zor ki... O, Trabzonspor efsanesinin altın yıllarında şanlı formayı sırtına geçiren inanılmaz kanat oyuncusu; o, kolektif futbol anlayışıyla zirveye tırmanan Trabzonspor'a "yıldız futbolcu" kavramını getiren belki de ilk oyuncuydu.
Ali Kemal Denizci 1952 Trabzon dogumludur.Trabzonspor,Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta oynamış futbolcudur.Trabzonspor'un 70'li yıllardaki efsane kadrosunun baş aktörlerinden biridir. 17 yaşındayken futbolcu lisansını kaçak çıkarmıştır. İlk takımı Çarşıbaşı’dır. Bir sene sonra Trabzon Yolspor’a transfer olur.Bir süre sonra Trabzonspor’a geçer.Kadro kurulduktan sonra ilk yıl şampiyonluk averajla Kayserispor’a kaptırılır. İkinci yıl ise şampiyon olurlar. Birinci Lig’deki ilk sezonunda Trabzonspor ligi 9. bitirir ve kupada final oynar. İkinci sezonda ise Trabzonspor herkesi şaşırtarak Türkiye Liginin 4. Şampiyonu olur. Sonraki 4 yılda Ali Kemal Denizci ve arkadaşları 3 şampiyonluk daha elde etmişlerdir.Daha sonra sırasıyla Fenerbahçe ve Beşiktaş formaları giymiştir.Beşiktaş’ta şampiyonluk yaşamıştır.Trabzonspor’un ilk milli futbolcusudur.
Avni Aker'in müdavimlerinin gözleri yorulurdu onu takip ederken, ama o futbol yaşamı boyunca hiçbir zaman yorulmadı. Kendisine "fırtına" lakabını getiren müthiş deparları ve isabetli ortalarıyla takımımızın "erişilmez bir efsane" olmasında başrol oynayan isimlerden biriydi. Dört dörtlük bir Trabzonsporlu'ydu Ali Kemal... Bir Fenerbahçe'ye satılacağını öğrendiği zaman gözyaşlarını saklamadan üzüntüsünden hüngür hüngür ağlayacak, ilk fırsatta Trabzonspor'una dönmek için çılgınlıklar yapacak kadar aşıktı formasına.
Uzun saçları, şiir gibi futbolu, "adam gibi adam" karakteri, Trabzon'daki Liverpool zaferinde sahada oynadığı horonuyla Ali Kemal Denizci, Trabzonspor'umuzun asla unutulmayacak efsaneleri listesine adını altın harflerle yazdırdı. Ali Kemal Denizci, futbolculuk kariyerinin sona ermesinden sonra Trabzonspor'umuzda önce antrenörlük daha sonra da teknik direktörlük de yapmıştır. O unutulmaz bir değerdir bizleri için o da efsaneler arasındaki yerini almıştır.
Trabzonspor'un 70'li yıllardaki efsane kadrosunun baş aktörüydü Ali Kemal Denizci. Kentin futbolcu fabrikası Faroz Mahallesi’nin Türk futboluna armağan ettiği bir isimdi o. Efsane oyuncu, aynı mahallenin çocuklarıyla peş peşe şampiyonluklar yaşadıklarının altını çiziyor.
1960’ların sonlarıdır. Türkiye’nin birçok vilayeti gibi Trabzon’un da artık bir şehir takımı vardır. Bordo-Mavi renklere sahip takımın maçlarına ilgi çok büyüktür. Özellikle de gençlerin ilgisi. İşte onlardan biri de Trabzonspor’un efsane futbolcularından Ali Kemal Denizci’dir. Hırsı ve inatçılığıyla bölge insanının karakteristik özelliklerini yansıtan Ali Kemal Denizci, Trabzon’un futbolcu fabrikası Faroz’dan. Şimdiki sahil yolunda denize komşu daracık mahalleleri olan bir yerdir Faroz; o mahallelerde doğan her erkek çocuk da potansiyel futbolcu...
“Benim çocukluğumda buralar kumsaldı. Sabahları burada üç beş kişi bir araya gelip futbol oynardık. Terleyince de kendimizi denize atardık.” diye anlatmaya başlıyor Ali Kemal... Akşama kadar top peşinde koştuklarını, akşam eve geldiklerinde ise ekmeği suya bandırıp yediklerini hatırlatıyor: “Burada futbolcu yetişmeyecek de daha nerede yetişecek? Altyapı yoktu; ama Allah’ın verdiği bir yetenek vardı herkeste.”
Aileler çocuklarının futbolla meşgul olmasını istemez. Ama, yine de her erkek çocuk futbol topunun peşinde koşar. Ali Kemal’in durumu da çok farklı değildir. Ailesinin haberi olmadan “kaçak” çıkartır lisansını. Yaşı henüz 17’dir. Çok iyi oyuncuların kaybolup gittiği o yıllarda onun en büyük şansı olur lisans çıkartması. “Lisans sahibi olmak bugünkü kadar kolay değildi. Çok sıradışı özellikler aranıyordu. Çünkü herkes futbolcuydu o zaman.” Eski günlerden bugüne bir geçiş yapıyor ve “Şimdi futbolcu arıyorsun oynatmak için.” Altyapıdan istenen kalitede futbolcuların çıkmamasını mahalle futbolunun bitmesine bağlıyor; “Mahalle futbolu sona erince yetenekler de bitti. Trabzon’da bizim zamanımızdaki gibi boş alanlar da kalmadı. Federasyon bir tesis yapıyor şehrin bir bölgesine. Çocuklar, mesela Erdoğdu Mahallesi’nden kalkıp o tesise top oynamaya mı gidecek? Gitmiyor zaten. İşin kökünü kurutuyoruz. Trabzon’da bütün amatör takımlar gece gündüz Yavuz Selim Stadı’nda oynuyor. Top oynayacak yer kalmadı.”
Oğlum banka mı soydun?
Ali Kemal tüm gününü futbol oynayarak geçirmiyordur. Zaman zaman balıkçılık yapar: “Onun dışında mandalina satardım. Pastacı ve terzi çıraklığı yapardım.” Bunları yaparken bir yandan da liseyi bitirir. Üniversite imtihanına üç kez girer. Ama kazanamaz.
İlk takımı Çarşıbaşı’dır. Bir sene sonra Trabzon Yolspor’a transfer olur. Ardından Rizespor’a geçer. “Rize’ye gittiğim yıl, bana transfer parası olarak 15 bin lira verdiler. Üstelik paranın yarısını da peşin aldım. Hayatımda o kadar parayı ilk kez bir arada görüyorum. Düşün, babasından haftalık 25 kuruş alan bir kişi için bu paranın büyüklüğünü. Paraları pantolonumun ceplerine koydum. İki elim de üzerlerinde. Trabzon’a gelip eve kapağı atana kadar durum bu vaziyet. Evde odama çıktım. Paraları yatağın üzerine serdim. Annemi çağırdım. Rahmetli o kadar parayı bir arada görünce ‘oğlum bankayı mı soydun’ dedi. Çok korktu. Onu zor inandırdım banka soymadığıma.” diye anlatıyor ilk transferi sırasında yaşadıklarını...
Rizespor, o sıralar üçüncü ligdedir. Üstelik Ali Kemal amatör olarak oynuyordur. Bir zamanlar F.Bahçe ve Beşiktaş’ta oynayan efsanevi futbolcular Şenol ve Birol da Rize’dedir. “Onlar bize göre yaşlıydı. Santrfor mevkiinde oynuyorlardı. Beni de ceza sahasına sokmuyorlardı. ‘Sen çizgiden orta yap’ diyorlardı. O alışkanlık epey devam etti. Onların bu tavrı yüzünden golcülüğü sonradan kazandım.” diyor.
Ve efsane kadro doğuyor
Ali Kemal, Rize’de 2 sene kalır. Bu sırada gösterdiği performansla Kayserispor’dan teklif alır. “Gittik. İmza attık. Biraz para ve pastırma sucuk alarak Trabzon’a döndük. Meğer o sırada Trabzonspor da beni istiyormuş. Bizimkiler federasyonda güçlüydü. Kayseri’ye attığımız imza geçersiz sayıldı. Trabzon’da kaldım.” diyor. Trabzonspor ikinci ligdedir. Bir sezon önce Ankara PTT ile şampiyonluk için kıyasıya yarışmış ama ikinci olmuştur. Şehrin ileri gelenleri bu durum karşısında “Kendi öz evlatlarımıza dönmemiz lazım.” diyerek, sağda solda oynayan bütün Trabzonlu futbolcuları bir araya getirir. “Amaç ikinci ligde şampiyon olmaktan ziyade orta sıralarda yer almaktı. Eğer takım şampiyon olup birinci lige çıksaydı. Bugünkü efsane kadro doğmazdı.” diyor ve ekliyor: “Bizi alan Trabzon’un maddi imkansızlıklarıydı.”
Kadro kurulduktan sonra ilk yıl şampiyonluk averajla Kayserispor’a kaptırılır. İkinci yıl ise şampiyon olurlar. “Sanki her mevki için seçilmiş elemanlar toplanmıştı. Aslanlar gibiydik. Müthiş bir takım olduk. Birinci Lig’de ilk yıl tecrübesizliğimizden dolayı 9. olduk. Yoksa biz çoğu takımdan daha iyiydik. Kupada finale yükseldik. Onu da tecrübesizliğimizden kaybettik.”
Yazın Kıbrıs’ta yapılan Barış Kupası Trabzonspor’un belki de bugünlere gelmesinin en önemli dönüm noktasıdır. “O turnuvaya G.Saray ve Beşiktaş takımları katıldı. Onları yenerek şampiyon olunca dedik ki, ‘Yahu biz Türkiye’nin en iyi takımlarını yenebiliyoruz’. Takıma güven geldi. G.Saray, Beşiktaş ve F.Bahçe bizim için o yıllarda Türkiye’nin en büyük takımlarıydı. Ama kupayı kazandıktan sonra dedik ki biz bunları hallederiz.”
Şampiyon kim olur Rıza?
Ona göre bir takımın şampiyon olması için yıldızlardan oluşan bir kadro kurmasından ziyade kendine güvenmesi çok daha önemli. Daha sonra gittiği Beşiktaş’ta başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Rızaların, Ziyaların yeni oynamaya başladığı dönemde kamp için Almanya’ya gittik. F.Bahçe ile bir maç oynadık ve 3-0 kazandık. Rıza’ya dedim ki. ‘Bu sene kim şampiyon olur?’ Abi dedi, F.Bahçe. Oğlum dedim, az önce 3-0 yendik onları. ‘Olsun’ dedi. F.Bahçe şampiyon olur. Dedim, al kağıdı kalemi eline. Kadrolar kurduk. Ben biz daha iyiyiz dedim. Ama o yine de F.Bahçe’de ısrar etti. Sezon sonu biz şampiyon olduk. O yıl gençlere ben, Necdet, Mehmet Ekşi gibi tecrübeli oyuncular abilik yaptık. Güven aşıladık. İnandık ve şampiyon olduk.”
Şampiyonluk hasretiyle tutuşan Trabzonspor’un bu özlemini gidermesi için Ali Kemal’in reçetesi şöyle: “Yerine göre adam alınmalı. Futbola aç, yeteneği olan isimler seçilmeli. Kendine güveneceksin. Şampiyonluğa inanacaksın. Ve şampiyon olacaksın.” Trabzonspor’un 6 yılda 5 şampiyonluk kazandığı yılları, “İkinci yılımızda şampiyon olduk. Hem de çok rahat. Sonra bir kez daha olduk, derken bir ara verdik. F.Bahçe ipi göğüsledi. Aslında bizden şampiyonluğu alamazlardı. Biraz fazla havalandığımız ve şımardığımız için öyle oldu.” sözleriyle anlatıyor. İlk yıllar Trabzonspor’un şampiyon olmasını bütün Türkiye’nin takdir ettiğini söylüyor; “F.Bahçe’liler bile sevindi.” Ancak, şampiyonluklar peşpeşe gelince kıskançlıklar da ortaya çıkmaya başlamış.
Ali Kemal hırslıydı, bu yüzden futbol hayatı boyunca çok kırmızı kart gördü. Özellikle de Trabzon formasıyla. Bunu kaybetmeyi hazmedememesine bağlıyor. Ama daha sonra transfer olduğu F.Bahçe ve Beşiktaş’ta hiç kırmızı kart görmemiş. “Orada yenilmek o kadar zoruma gitmiyordu.” diyor. “Eskişehir deplasmanındayız. Rahat yeneceğimiz bir maç; ancak ilk yarı 1-0 mağlup durumdayız. Seyirci de benimle uğraşıyor. Hakeme sık sık itiraz ediyorum. Hakem de ‘seyirciyi tahrik ediyorsun atacağım seni’ diyor. Devre oldu. Ahmet Suat hoca ‘Seni oyundan alayım, kırmızı kart göreceksin. Boş ver bu maçı, kaybedersek kaybedelim. Haftaya Fener maçı var. Sen lazımsın bize’ dedi. ‘Hocam söz kart görmeyeceğim’ dedim. İkinci yarıya çıktık. 5. dakikada kırmızı kart gördüm.”
Liverpool maçında horon oynar
Ali Kemal, Trabzonspor’un ilk milli futbolcusudur aynı zamanda. Diğer arkadaşlarına göre tecrübeli olduğu için Bordo-Mavili takımın Avrupa maçlarında da sazı eline o alır. 1976’da Liverpool maçında ortaya koyduğu futbolu bugün bile hatırlanır. “O zamanlar tecrübesizdik. Milli takımda Avrupalılara karşı oynadığım için tecrübeliyim. Şöyle düşündüm, topu alayım, bir iki kişiyi geçeyim bizimkiler de desin ki, bunlar yenilmeyecek bir takım değil. Psikolojik olarak rahatlasınlar yani. Topu aldım. Adamlara çalım atmaya başladım. Bizimkileri de ‘çocuklar hadi bunlarla horon oynayalım’ diye gaza getirdim.” Trabzon’da Liverpool’u 1-0 yenerler. Ancak İngiltere’de ilk 18 dakikada 3 gol yer ve elenirler.
Ali Kemal’in unutamadığı maçlardan biri de Kocaelispor’la oynadıkları kupa maçıdır. Cezalı olduğu için ilk maçta yoktur. “Bizi 1-0 yendiler. Sonra da Kocaeli gazeteleri ‘Hamsinin kafasını ezdik’ gibi başlıklar attı. O gazeteleri aldım, soyunma odalarına astım. Her antrenmandan sonra arkadaşlarla ‘bunları sahalarına hapsedeceğiz, yarı sahayı geçtiklerinde gol yemişiz sayacağız’ diyerek rövanşa bilendik. Hatta Ahmet Suat Hoca da takımı motive etmek için, ‘Bu takım Ali Kemal Spor mu?’ diyerek olaya renk kattı. Avni Aker’e çıktık. İlk 20 dakika durum 5-0 oldu. O yıllar istediğimizi yapacak güç vardı bizde.”
Ali Kemal, bugünlerde Trabzonspor’un siyahi oyuncusu Yattara’nın kendisine benzetilmesine bir anlam veremiyor. “Ali Kemal süratle iş bitiren biriydi. Yattara ise cambaz. Müthiş bilekleri var. Benim öyle cambazlığım yoktu. Ben vurup giderdim. Şut çekerek fazla gol atmadım. Kaleciyi de çalımlardım çoğu zaman.”
F.Bahçe’ye ağlayarak gider
Her transfer döneminde hakkının verildiğini belirten Ali Kemal, “En üst rakamı ben alıyordum. Pazarlığa gerek yoktu.” diyor. Bu noktada lafı, Trabzon taraftarının ‘satılamaz’ diye şehirde yürüyüş yaptığı Ali Kemal’in F.Bahçe’ye gidişine getiriyoruz. Dönemin yöneticilerine hak veriyor: “Kulübün paraya ihtiyacı vardı. Takımda bir kişiyi feda etmeleri gerekiyordu. İyi para getirir diye beni seçtiler. O zaman tepki gördü bu olay; ama Trabzon bütçesini kurtardı. Şenol, Turgay, Necati gibi oyuncuların alacaklarını ödedi.”
F.Bahçe’ye imza attığı günü ise unutamıyor. “Nakit parayı önüme attı F.Bahçeli yönetici. Paraya baktım, baktım. Dışarı çıktım. Bir saat kadar ağladım. Ben Fener’e gidemem diyordum. Sonra abim geldi. Beni ikna etti. Oğlum seni Trabzon’da istemiyorlar, at imzayı dedi. Tekrar içeri girdim. Küfür ede ede imzayı attım.”
F.Bahçe ile ilk Trabzon deplasmanına geldiğinde şehrin göstereceği tepkiyi çok merak ediyordur; “Benim en çok gururlandığım gün o gündü. Pankartlar açıldı. Hoşgeldin Ali Kemal diye. Bu beni çok etkilemişti.” Trabzon maçlarında hep kötü oynadığını söylüyor. “Hem F.Bahçe hem de Beşiktaş’ta bir türlü Trabzon’a karşı oynayamadım. Ayağım topa gitmiyordu. Hatta hocalarıma bile ne olur beni oynatmayın diye ricada bulunuyordum.” diyor.
Ağlayarak gittiği F.Bahçe’de tutunamaz. “F.Bahçe o yıllar cadı kazanıydı. Gruplar vardı. Herkes birinin adamıydı. Trabzon’daki birliktelik orada yoktu. Trabzon’da söz verildi mi yerine getiriliyordu. Orada ise sözün önemi yoktu. Ama benim de hatalarım vardı. En başta seyirciyle barışık değildim. Amigolara posta koyardım. Biraz daha akıllı olsaydım o takımın kaptanı bile olurdum. Senelerce de orada oynardım.”
Raush’u içki masasında kandırır
Bir gece sabaha kadar o yılların F.Bahçe Teknik Direktörü Raush’la viski içer. Amaç hocasını kandırarak F.Bahçe’den ayrılmaktır: “Raush beni çok seviyordu. ‘Seni göndermem’ dedi. Sonra Rize’de oynayan kardeşin Osman’ı getirirsen seni bırakırım” diyerek açık kapı bıraktı. Ali Kemal ertesi gün Rize’nin yolunu tutar. Kardeşi Osman’ı kolundan tuttuğu gibi F.Bahçe’ye getirir. Raush’a gideceği takımı söylememiştir. “Beşiktaş’a gitmeme belki izin vermezdi. Ona bunu söylemedim. Gittim Beşiktaş’la anlaştım.” Beşiktaş’ı tercih etmesinin sebebi Siyah-Beyazlı takımın daha bir Anadolu havasına sahip olmasıdır. “Trabzon’a gidemezdim. Çünkü o yıllarda Trabzon’da ‘giden bir daha geri gelemez’ anlayışı vardı.” Hatta Trabzon’a gitmemesine sevinir; “Çünkü son dönemlerimdi. İnsanlar hafızalarındaki Ali Kemal’i bulamayabilirdi. İstediğimiz performansı gösteremeyebilirdim.” Beşiktaş’ta gençlerle tecrübelilerin kaynaşması sonucu şampiyonluk yaşarlar. Üstelik bir dönem Trabzon’da beraber oynadığı Necdet, Serdar Bali, Mehmet Ekşi de Beşiktaş’tadır.
Futbolu bıraktıktan sonra ticarete atılır. Bir arkadaşıyla ortaklık yaparak fabrika kurar. Ancak iflas eder. “İş iyiydi. Ben işi bilmediğim için ortak olan arkadaşın da aldatmacasına gelince, kabak başıma patladı. Bilemezsin, insanların sahtesi, yılanı da çıkıyor.” Bu sözleriyle arkadaşını suçluyor. Bugün o arkadaşı oldukça zengin. Ama Ali Kemal, insanlığın paradan çok daha önemli olduğunu belirtiyor. Arkadaşını gördüğünde ‘hırsız ne haber’ diye seslendiğini söylüyor: “O trilyoner oldu. Ben ise iyi ki onunla beraber olmadım. Şu an kendimce en iyi dünyayı yaşıyorum.”
Ali Kemal daha sonra hocalığa başlar. Bir ara Trabzonspor’u da çalıştırır. Ancak ona göre durum hiç de öyle değildir. “Trabzon’u bana göre çalıştırmadım. Üç ay yardımcı hocalık yaptım burada. Birilerine bakarsan Ali Kemal’i denedik derler. Bana göre birileri beni buraya getirmek istemedi. Yoksa ben bir Fatih Terim, bir Şenol Güneş olabilirdim. Kimse elimden tutmadı. Ben de kimseye yalakalık yapmadım. Garibanlarla beraberdim. Zenginlerin yanına gitmedim. Bundan sonra artık hiç niyetim de yok.”
Trabzon’u çalıştırmadım
Hatta geçen sezon başında dönemin Trabzonspor Teknik Direktörü Ziya Doğan’ın ‘gel menajerim ol’ önerisini bile geri çevirir Ali Kemal. Ziya Doğan’a cevaben ‘oğlum biz çalışmak istesek senin ne işin var burada’ der. Ama hâlâ içinde ukdedir Trabzonspor. “Takımı o sezon başı bana verselerdi orada bir iz bırakırdım. Benim tek üzüldüğüm o imkanı bana vermemeleri. Ama ne yapalım, Trabzonspor gene bizim takımımız. Bizim dünyamız. Hoca olarak görev almasak da her zaman yanındayız.”
Ali Kemal Denizci bugün Futbol Federasyonu’nun Karadeniz Bölgesi sorumluluğunu yapıyor. Görevi, yıldız oyuncular bulup çıkartmak. “Futbolcu var ama yetenekli oyuncu bulmak mesele. Lise maçları izliyoruz. Turnuvalar düzenliyoruz. Eğer bir yetenek varsa onu keşfetmeye çalışıyoruz. Kaybolup gitmemesi için uğraşıyoruz.” diyor.
ALİ KEMAL’DEN İNCİLER
Çocukluğumuzda Trabzonspor’un maçlarına giderdik. Takımda sahtekar Ahmet vardı. Sol açıkta oynardı. Ona hayrandım. Rize’den ayrılıp Trabzon’la anlaştım. İlk sol açıkta oynayan Ahmet’i kestim. Milli Takım’da da Metin Kurt hayranıydım. Beni Milli takıma çağırdılar. İlk Metin abiyi kestim. Özendiğim, beğendiğim futbolcuların yerleri bana nasip oldu.
F.Bahçe’de olduğum yıllar. Antrenmanlarda üç kişinin üzerine üzerine gidiyorum. Hocamız Raush antrenmanı durdurdu. “Ali Kemal” dedi. “Niye üç kişinin üzerine gidiyorsun. Topu arkadaşına ver kaçsana”. Verkaçı o gün öğrendim.
Yine F.Bahçe’deyim. Havalı geldiğim için bana karşı diğer arkadaşların bakışı değişik. Sağ kanattan koşuyorum, koşuyorum. Top atan yok. Sonra geceleri Engin’lerle takılmaya başladık. Artık bana top atıyorlardı. Ama koşacak halim yoktu.
Trabzonspor’da şampiyonluk için G.Saray’la oynuyoruz. Yenersek şampiyon olacağız. Yendik ve akşam eğlenmeye gittik. Saat on mu ne. Kalecimiz Şenol masadan kalktı. “Şenol nereye diye bağırdık?” “Yatmam lazım.” dedi. Şenol her zaman disiplinli biriydi.